Kur'anı Kerim'i Yakma Diye Bir Özgürlük Olamaz
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ''asıl kiliseyi, havrayı veya bir başka inancın mabedini ateşe vermek özgürlük değilse, Kur’an-ı Kerim Mushaf’ı yakma diye bir özgürlük olamaz” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, asıl kiliseyi, havrayı veya bir başka inancın mabedini ateşe vermek özgürlük değilse, Kur’an-ı Kerim Mushaf’ı yakma diye bir özgürlük olamaz. Bizim nazarımızda camilerimizi hedef alan eylemler ile kutsal kitabımıza yapılan rezil saldırılar arasında hiçbir fark yoktur” dedi.
“İNSANLARIN KUTSALLARINA YÖNELİK SALDIRILAR DÜŞÜNCE HÜRRİYETİ OLARAK NİTELENEMEZ”
İslam dünyası olarak Kurban Bayramı’na ulaşmanın heyecanını yaşarken, İsveç’in Başkenti Stockholm’de mukaddes kitabımız Kur’an-ı Kerim’e yönelik gerçekleştirilen alçakça saldırı hepimizi öfkelendirmiştir. 2 milyar Müslümanın hissiyatını hiçe sayan bu sapkınlığın bırakın fikir özgürlüğünü, en temel insani değerlerle bağdaşması mümkün değildir. Bunlar, İslam düşmanlığından beslenen nefret suçlarıdır. Bu nefret suçunun polis korumasında işlenebilmesi çok daha vahimdir. Dünyanın hiçbir medeni ülkesinde insanların kutsallarına yönelik saldırılar düşünce hürriyeti olarak nitelenemez. Nasıl kiliseyi, havrayı veya bir başka inancın mabedini ateşe vermek özgürlük değilse, Kur’an-ı Kerim Mushaf’ı yakma diye bir özgürlük olamaz. Bizim nazarımızda camilerimizi hedef alan eylemler ile kutsal kitabımıza yapılan rezil saldırılar arasında hiçbir fark yoktur. Bu gerçeği aslında nefret suçlarına imza atanlar kadar, buna izin verenler, göz yumanlar da çok iyi biliyor. Söz konusu kendi güvenlikleri olunca hiçbir hak, hukuk, ilke tanımayanlar, sıra Müslümanların kutsallarına gelince birden fikir özgürlüğünü hatırlıyorlar. Bu zihniyetin elinde fikir hürriyeti, İslam düşmanlığı ve yabancı karşıtlığının tüm biçimlerini meşrulaştıran bir araç konumundadır.
Stockholm’de Kurban Bayramı’nın ilk günü hem de bir camii önünde gerçekleştirilen menfur eyleme münferit bir hadise gözüyle bakamayız. Bu saldırıları Batı’da habis bir ur misali hızla yayılan İslam ve Müslüman düşmanlığı hastalığının yeni tezahürleri olarak görüyoruz. Batı dünyası, özellikle bu hastalıkla mücadele noktasında hiçbir adım atmıyor. Dört yıl önce Yeni Zelenda’nın Christchurch şehrinde bir camide ibadet eden 51 Müslümanın şehit edildiği terör eyleminden hâlâ ders alınmıyor. Neo-Nazi örgütler çoğu zaman devlet içindeki uzantılarının da desteğiyle palazlanmaya devam ediyor. Aşırı sağcıların işlediği nefret suçlarının kaydı çoğu zaman hiç tutulmuyor. Failler ya yakalanmıyor ya da ön kapısından girdikleri mahkeme salonlarının arka kapısından ellerini kollarını sallayarak çıkıyor.
“MÜSLÜMANLAR İÇİN İNANÇLARINI ÖZGÜRCE YAŞAMAK GİDEREK ZORLAŞMAKTADIR”
Günümüzde Müslümanlar için inançlarını özgürce yaşamak, dillerini sokakta özgürce konuşmak, dinlerinin emrettiği şekilde giyinmek, çalışmak, sosyal hayatta var olmak giderek zorlaşmaktadır. Irkçı terör saldırıları sadece Müslümanlara değil Musevilere, Afrikalılara, Asya kökenlilere, Romanlara ve göçmenlere de yönelmektedir. Önceki hafta Mora Yarımadası açıklarında batan ve yüzlerce mülteciye mezar olan gemi faciasında buna bir kez daha şahit olduk. İnsanları kurtarmak adına ciddi hiçbir emek harcanmadığı gibi, yüzlerce kişinin ölümü Titanik Gemisi’ni görmeye giden beş zengin kadar gündem olmadı. Bu mazlumlar da her yıl Akdeniz’in sularında kaybolan binlerce can gibi kısa sürede unutulup gitti.
Benzer Haberler
YOK OLMAKTAN KURTARILDI
ULAŞIM YATIRIMLARI YÜZ GÜLDÜRÜYOR
Giresun'da Güvenlik ve Huzur Toplantısı
TARİHİNİN EN HAREKETLİ DÖNEMİNİ YAŞIYOR
Fındık Fiyatı Ne Kadar
Giresun’un Filistin’e Desteği Sürüyor
SEVGİ DOLU YEMEKLERLE YÜREKLERİ ISITIYOR
ÇILGIN ZAMAN YOLCULUĞU