MHP Lideri Bahçeli ''kararlılıkla yoluna devam edecek''
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Cumhur ittifakı Türk milletinin ruh köküdür ve kararlılıkla yoluna devam edecek." dedi.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli TBMM Grup Toplantısında önemli açıklamalarda bulundu.
MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin açıklamasının tamamı;
Değerli Milletvekili Arkadaşlarım, Muhterem Misafirler, Sayın Basın Mensupları, 9 günlük Kurban Bayramı tatilini müteakiben Gazi Meclis’imiz çalışmalarına yeniden başlamıştır. Bu kapsamda düzenlediğimiz grup toplantımızın başında muteber heyetinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyor, en iyi dileklerimi sunuyorum. Yurt içinde ve yurt dışında; televizyon ekranlarından, radyo kanallarından, sosyal medya platformlarından toplantımızı takip eden bütün vatandaşlarımızı, Gönül ve kültür coğrafyalarımızda haysiyetli bir hayatın mücadelesini veren bütün kardeşlerimizi yürekten selamlıyor, hepsine şükranlarımı sunuyorum.
HİÇBİR TÜRK VATANDAŞI BÖYLESİ BİR FAHİŞ VE FECİ YANLIŞIN İÇİNDE OLAMAZ
Diyarbakır Barosu’nun 22 Haziran’da yaptığı açıklamada, sosyal medya aracılığıyla Kürt kökenli kardeşlerimize hakaret ve nefret içerikli paylaşımlarda bulunanlar hakkında suç duyurusunda bulunulduğu ifade edilmiştir. Hiçbir Türk vatandaşı böylesi bir fahiş ve feci yanlışın içinde olamaz. Hiçbir sağduyu ve vicdan sahibi Türk vatandaşı bu tip ayırıcı ve bölücü bir komplonun kıyısında köşesinde, yanında yöresinde yer alamaz. Sosyal medyada tedavüle sokulan kara kampanyanın, müfteri ve müfsit ifadelerin failleri bu milletin zaten evladı olarak görülemez. Ancak Diyarbakır Barosu’nun sivri ve sipariş açıklamasıyla hangi emel ve hedefleri canlı tutmak istediği de gözden uzak tutulamaz. Anız yangınını fırsat bilip bin yıllık kardeşliğimizi ateş altına almak isteyen provokatörler az çok bellidir, fakat onların şirret oyunlarını bozmak ise hepimize düşen milli bir ödevdir. Kaldı ki bugüne kadar ağaçların, orman canlılarının, doğal güzelliklerin nasıl yakıldığını, nefes borumuz olan yeşil alanların nasıl küle dönüştürüldüğünü ve bunların müsebbiplerinin kimler olduğunu sanıyorum bilmeyen, duymayan ve tanımayan yoktur. Puslu havalarda girdikleri deliklerden birer ikişer ortaya çıkarak rant devşirmenin, yalan ve dedikodu sahasını genişletmenin bayağı hevesine kapılanların yakasından tutmak milli ahlak ve adaletin var oluş gayesidir. Kürt kökenli kardeşlerimizi istismar edenler tüm çirkin suretleriyle açıktadır, nihayetinde maksatlı telkinleri, marazi tembihleri, melun taciz ve istismarları herkes bilmelidir ki, sonuçsuz kalmaya mahkumdur.
ÜÇÜN DÜNYA SAVAŞI ZİLLERİ ÇALMAKTA
Değerli Arkadaşlarım, Dünya, baş döndüren gelişmelerin, akılları bulandıran hadiselerin, kaygıları tırmandıran ihtimallerin, ifratla tefrit arasında tıpkı bir sarkaç gibi gidip gelen ikircikli ve ihtiraslı münasebetlerin çekim alanındadır. Şu günlerde karamsar ve kaotik tablo çizenler revaçtadır. Gerçi iyimserliğimizi destekleyecek, ileriye dönük pozitif gündemi takviye edecek çok az gerekçemiz olduğu da malumlarınızdır. Üçüncü Dünya Savaşı’yla ilgili alarm zilleri çalanlara her gün yenileri eklenmektedir. Bazı Avrupa ülkeleri silah ve mühimmat siparişlerine çok ciddi bütçe ayırırken, bazıları da muhtemel bir savaş ortamı öngörüsüyle askeri, lojistik ve stratejik hazırlıklarını ikmal etmeye başlamıştır. Sırbistan Cumhurbaşkanı daha ileri giderek, dünyada üç ya da dört ay içinde büyük bir çatışmanın yaşanacağını iddia etmiş, ABD eski başkanı Trump ise dünya savaşı çıkmadan Kasım ayında yapılacak seçime ulaşabilme umudunu dillendirmiştir. Bunun yanı sıra İngiliz The Economist dergisi de son sayısında savaş manşetini atmıştır. Yani anlayacağınız son zamanlarda yeni bir dünya savaşı riski sürekli olarak telaffuz edilmektedir. Küresel ve bölgesel basınçtaki yükseklik kontrol sınırlarından taşmakla birlikte; uluslararası anlaşmazlıklar, ekonomik cepheleşmeler, ticari restleşmeler, jeopolitik hesaplaşmalar artış kaydetmektedir.
TÜRKİYE HER TÜRLÜ SENARYOYA HAZIR
Türkiye’miz her türlü senaryoya göre milli güç unsurlarını tetikte ve teyakkuzda tutmak durumundadır. Çünkü birisine katılıp diğerinin dışında kaldığımız iki ayrı dünya savaşının hangi badirelere, hangi acıklı ve vahim sonuçlara yol açtığını geride kalan yıllara baktığımızda idrak ve ifade etmek pek tabii mümkündür. Nitekim gerek devlet hafızasında gerekse de maşeri hafızada her şey mahfuzdur.
Oslo Barış Araştırmaları Enstitüsü 10 Haziran 2024 tarihinde yayımladığı, “Çatışma Eğilimleri: Küresel Bir Bakış, 1946-2023” başlıklı raporunda, dünya genelinde yaşanan çatışmaların, İkinci Dünya Savaşı’ndan bugüne kadarki en yüksek seviyeye ulaştığını açıklamıştır.
2023 yılında 28’i Afrika, 17’si Asya, 10’nu Ortadoğu, 3’ü Avrupa, 1’i Amerika kıtasında olmak üzere toplam 59 ayrı silahlı çatışma vakası yaşanmıştır. Türkiye’nin de aralarında gösterildiği 34 ayrı ülkede kanlı çatışmaların varlığından bahsedilmiştir. 2023 yılındaki mezkur silahlı çatışmalarda ölenlerin sayısı ise tam 122 bindir. Dünya çatışma haritası çizilirken, bölgelere göre devlet temelli çatışmalardan etkilenen ülkeler kategorisinde Türkiye’nin gösterilmesi bize göre yanlış olduğu kadar haksızlık ve hakikate mugayirdir. Bunun nedeni meşru müdafaa gereğince, uluslararası hukuk çerçevesinde terörle mücadelemizden duyulan aşırı rahatsızlıktır. Elbette iç ve dış husumet ve huşunet cephesini rahatsız etmeye, uykularını kaçırmaya sonuna kadar, gittiği yere kadar azimle devam edeceğiz.
263 GÜNDÜR MASUM FİLİSTİNLİ KARDEŞLERİMİZİN KANINI DÖKÜYOR
Bakınız, İsrail hala dur durak bilmeden Gazze’ye saldırıyor. Ateşkes ve barış arayışlarını sekteye uğratıyor. 263 gündür masum Filistinli kardeşlerimizin kanını döküyor. Caniyahu, İsrail medyasına verdiği son röportajında, Gazze’de çatışmaların sona yaklaştığını, birliklerin ise Lübnan sınırına taşınacağını söylüyor. Bu azılı katil, savaştan vazgeçmeye hazır olmadığından, ancak Hamas’la kısmi bir anlaşmaya varılabileceğinden bahsediyor. İsrail ile Filistin arasındaki savaşın diğer ülkelere, hatta Ortadoğu’nun tamamına sıçrama riski günden güne irtifa kazanıyor. Birleşmiş Milletler Genel Sekteri ise İsrail ile Lübnan sınırını ayıran “Mavi Hat” boyunca yaşanan tehlikeli gelişmelerle ilgili, “Lübnan’ın ikinci Gazze” olma ihtimaline karşı dünyayı uyarmaktan, topyekûn bir savaş tehdidini dile getirmekten başka hiçbir şey yapmıyor, yapamıyor.
Bunun yanı sıra, savaşın yayılmasını hayal gücünün ötesinde bir felakete neden olacağını söyleyerek olası vahşetin peşinen ihbarını ve ilamını yapmakla iktifa ediyor. İsrail’in Lübnan sınırına asker kaydırıp yığınak yapması, Hizbullah’ın füzeli saldırıları bölgenin yüksek tansiyonunu daha da artırıyor. Bunlar oluyorken ABD’nin boş durması, yalnızca uzaktan seyretmesi kuşkusuz eşyanın tabiatına aykırıdır. Kızıldeniz’de bulunan bir ABD uçak gemisinin Akdeniz’e doğru yola çıkması, Güney Kıbrıs’taki İngiliz üslerinde yoğun hareketliliklerin gözlemlenmesi savaş ve silah baronlarının iştahını kabartmaktadır.
BALKANLAR VE ANADOLU KUŞATMA ALTINDADIR
Türkiye’nin orta yerinde bulunduğu geniş coğrafyalarda fırtınalar kopmaktadır. Doğu Akdeniz ve Ege pek çok tehdide müsaittir. Basra Körfezi ile Kızıldeniz arasında oyunlar kurulmaktadır. Özellikle Tayvan meselesinden dolayı ABD ile Çin arasında gerilime sebep olan Hint-Pasifik bölgesi kaynamakta ve karışmaktadır. Irak ve Suriye üzerinde kumar oynanmaktadır. Balkanlar ve Anadolu kuşatma altındadır. Irak’ın Süleymaniye kenti PKK üssüne dönüştürülmektedir. ABD haydi neyse de, İran’ın PKK’ya dron ve füze sevkiyatı yaptığıyla ilgili kaygı verici iddialar gündeme yansımaktadır. Doğu ve Kuzey Afrika bunalım kapanındadır. Doğu Avrupa ülkeleri huzursuz ve sancılıdır.
İSTANBUL’U İKİNCİ VATİKAN’A DÖNÜŞTÜRMEYE HİÇ KİMSENİN GÜCÜ YETMEZ
Bir diğer kabul edilemez husus da Fener Rum Patriği’nin sözde “Konstantinopolis Ekümenik Patriği” sıfatıyla zirveye davet edilmesi ve hazırlanmış sonuç bildirgesine imza attırılmasıdır. Ukrayna Barış Zirvesi’nde Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenlik hukuku, Lozan Antlaşması’nın ilgili hükümleri kasten yok sayılmıştır. Fener Rum Patrikhanesi’nin statüsü bellidir. Patrikhane, sadece Ortodoks Rum azınlığın dini ihtiyaçlarını yerine getirmesi için Türkiye topraklarında kalmasına izin verilen ve Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına bağlı olan bir kurumdur. İdari açıdan Fatih Kaymakamlığına bağlı olmakla birlikte seçilmiş Patrik de Türk vatandaşıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırları içinde Konstantinopolis diye bir şehir yoktur, Ekümenik unvanının hukukiliği ve meşruluğu yoktur, tam tersi iddiada bulunanların alayı Bizans sevdalısı, Müslüman Türk milletinin azgınlaşmış hasımlarıdır. İstanbul’u ikinci Vatikan’a dönüştürmeye hiç kimsenin gücü yetmez. Fethimizin emaneti İstanbul, aynı zamanda milli ve manevi namusumuzun timsalidir. Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerif’in aslına rücu etmesi ve Müslümanların ibadetine açılması pek çok çevreyi ürkütmüş, o günden bugüne de hepsini birden deliye çevirmiştir. Ekümenik kartını devreye sokanlara zikreden dilimizle, şükreden kalbimizle, sabreden bedenimizle mukabele ve mukavemet göstereceğiz. Asla boyun bükmeyeceğiz, asla teslim olmayacağız, asla gözümüzü yummayacağız; hakkı, halkı ve hakikati savunmaktan da asla geri adım atmayacağız.
CUMHUR İTTİFAKI TÜRK MİLLETİNİN RUH KÖKÜDÜR VE KARARLILIKLA YOLUNA DEVAM EDECEKTİR
Muhterem Arkadaşlarım, Bir yanda bölgemizi yakıp yıkan diğer yanda da dünyayı kasıp kavuran yüksek gerilimli ve çatışma mihraklı sarsıcı gelişmelerin ülkemize, siyasi ve toplumsal bünyemize doğrudan doğruya tesir ettiğini değerlendiriyoruz. Kaostan nemalanan, kamplaşma ve kutuplaşmadan faydalanan mayası bozuk çevrelerin şu günlerde bir hayli faal olduklarını görüyoruz. Türkiye’nin milli ve manevi direncini kırmak, yapay krizler üretmek suretiyle iç huzur ve istikrar ortamını zedelemek amacıyla alçakların en alçağı bir kampanya devamlı ilerleyiş kaydetmektedir.
Riyakâr demokratlar, şaibeli devrimciler, tatlı su kurnazı eski tüfekler, yalancı hürriyetperverler, yozlaşmış elitler, krizsever siyasetçiler, karanlık odaklar, dış bağlantılı maşalar, partimiz, ittifakımız ve ülkemiz aleyhine psikolojik harp tekniklerine başvuran kansızlar, zilleti zarafet, çözülmeyi normalleşme gibi teşmil eden münafık simalar geceli gündüzlü operasyon yürütmektedir. Tekraren ve inançla söylüyorum, Cumhur İttifakı Türk milletinin ruh köküdür ve kararlılıkla yoluna devam edecektir. Demokrasinin avantajı, farklı görüşlerin oylanmasından ziyade, farklı bakış açılarının karşılıklı etkileşerek birbirlerini dengelemesidir. Diyebiliriz ki, demokrasinin asıl gücü çeşitli bakış açıları ve aralarındaki uyuşmazlıklar üzerine muhakeme yürütme çabasında gizlidir. Ne var ki, makyajlı demokrasi havarilerinde sahtelik diz boyudur.
İç cephemizi zayıf düşürmenin yanı sıra; Bölgesel ve küresel hain senaryolara refakat ve rehberlik yapacak ölçüde alçalan ve ahlaksızlığın dibini boylayanların yegane hedefi Milliyetçi Hareket Partisi’nin tökezlemesi, Cumhur İttifakı’nın çözülmesi, Türkiye’nin de köşeye sıkışarak tarihi ve egemenlik haklarından kahredici ödünler vermesidir. Bunlar kesinlikle hezimete ve hayal kırıklığına uğratılacaktır. Pis oyun gayet berrak olup lekeli figüranları kudurmuş gibi etrafımızda dolaşmakta, ayağımıza dolanmakta, sinir uçlarımıza basmaktadırlar.
Biz gene de sabır, sebat, metanet ve güçlü iradeyle, onların çekmek ve sürüklemek istedikleri bataklığı tümüyle reddederek milletimizin acil ve asıl gündemiyle ilgileniyor, kafamızı bunlarla meşgul ediyoruz. La Havle diyoruz, La Galibe İllallah diyoruz, eş zamanlı olarak dava ve siyaset mücadelemizi imanla ve heyecanla sürdürüyoruz.
ONLARIN BAYRAMI, TÜRKİYE’NİN VE TÜRK MİLLETİNİN MATEMİDİR
Milliyetçi Hareket Partisi şayet iftirayla temellenmiş ağır sabotaj ve suçlamalarla zaafa uğrayıp içine kapanırsa, hatta siyaset dışı arayışlara saparsa, Cumhur İttifakı duvara toslayıp dağılırsa emperyalizmin tetikçileri, dışarıdan güdümlü işbirlikçiler biliniz ki bayram edeceklerdir. Onların bayramı, Türkiye’nin ve Türk milletinin matemidir. Allah’ın izni ve inayetiyle onlara bayram değil layık oldukları zilleti her aşama ve seviyede yaşatacağız. Soros’çu Osman Kavala ile terörist Demirtaş’ın serbest kalmasına,
Güney sınırlarımız boyunca inşası projelendirilen terör devletinin kurulmasına,
Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’taki milli haklarımızın hiçe sayılmasına,
Bölücülüğün normal görülmesine,
Bölünmenin doğal karşılanmasına,
Türk ve Türkiye Yüzyılı hedeflerinin rafa kaldırılmasına toptancı bir anlayışla tamam dersek,
Sesimizi ve sözümüzü kısarsak, aman sen de, buyurun ne isterseniz yapın mesajı verirsek, bizden iyisinin Şam’da kayısı olması kaçınılmazdır. Bu halde Milliyetçi Hareket Partisi’nin çarpıtılmış demokrasi, özgürlük ve insan hakları müdavimi ve mühürdarı şeklinde takdim ve teşhiri emin olunuz ki, kesin bir akıbettir. Akıllarınca bizi terbiye etmeye, nefes ve manevra alanımızı daraltmaya çalışıyorlar. Bize ayar vermek ve istikametimizi çizmek için çırpınıyorlar.
Benzer Haberler
Cındık ''yerel ve ulusal siyasette eşit temsil''
Halk Kütüphanesi’ni Ziyaret Etti
Japonya'dan Önemli Ziyaret
Bu Köyde Telefon ve İnternet Yok!
ELEKTRİKLİ ARAÇLARDA ÇIKABİLECEK YANGIN!
KENTTEN KÖYE DÖNÜŞ ARTIYOR
GÜÇLENDİRME ÇALIŞMALARI SÜRÜYOR
Kazan Kaynamaya Devam Ediyor